*Budistler neye inanıyor?
*Budizm bana ne vaat ediyor?
Bunlara verilebilecek en kısa cevap şudur: budistler hiçbir şeye inanmıyor ve Budizm size hiçbir şey vaat etmiyor. X'e iman edersem Y elime geçer gibi şark kurnazı bakış açısını bırakmadan Budizmin ne olduğunu kavrayabilmeniz mümkün değil. Felsefeyle haşır neşir olmak ve özellikle fenomenolojik bakış açısını biliyor olmak budist bakış açısını anlamanızda yardımcı olacaktır.
Buddha'nın öğretisi dukkha vardır diye başlar. Dukkha nedir? Dukkha Pali dilinde aşağı yukarı ıstırap anlamına gelir fakat Buddha bir çok terimin anlamını genişletmiş ve farklı anlamlarda kullanmıştır. Buddha dukkha terimini çok geniş bir kategoriyi ifade etmek için kullanır. Buddha dukkha vardır dediğinde ilk reaksiyon dukkha nedir sorusu olmuştur ve Buddha'nın buna verdiği klasik cevap şudur:
"Birth is dukkha, aging is dukkha, death is dukkha; sorrow, lamentation, pain, grief, & despair are dukkha; association with the unbeloved is dukkha; separation from the loved is dukkha; not getting what is wanted is dukkha. In short, the five clinging-aggregates are dukkha."
İlk kısımda dukkha kategorisine giren acı ve üzüntü gibi birtakım örnekler verir fakat bunlar dukkhanın anlamını tüketmez, genel hatlarıyla çizmeye çalışır. Kötü çevirilerden yola çıkarak Budizme ilişkin sığ ve yüzeysel anlayışa sahip olanların tepkisi genelde şöyledir: "acı ve keder hayatın gerçeği, ne yapalım yani, acılardan kaçıp infantilize olarak mı yaşayalım? Acıdan kaçıp hedonizme mi sığınalım?" Buddha bunun cevabını hemen arkasından vermiştir aslında. Can alıcı nokta burada ikinci kısımdır: "the five clinging-aggregates are dukkha" Burada Buddha yine kendine özgü bir terminoloji kullanır. Türkçeye "bağlanmanın beş yığını" şeklinde tercüme edilebilir fakat burada kastedilenler çok spesifiktir. Bu beş yığınla şunlar kastedilir:
Varoluşun materyal yönü
*Materyal form
*Materyal form
Varoluşun mental yönü
*Hisler
*Algılar
*Mental oluşumlar (düşünceler)
*Bilinç
*Hisler
*Algılar
*Mental oluşumlar (düşünceler)
*Bilinç
Bunların hepsinin dukkha olmasından ne anlamalıyız? Öncelikle şunu anlamalıyız: acı ve haz paradigmasının içinde dukkha'dan kurtuluş mümkün değildir, çünkü bu beş yığına dahil olan, haz da dahil, her şey dukkhadır. Peki ne anlamda dukkhadır ve neden dukkhadır? Burada dukkhaya en yakın iki terim stresfulness ve unsatisfactoriness olacaktır, yani streslilik ve tatmin etmezlik bu beş yığının hepsi için geçerlidir. Dukkhayı burada genel anlamıyla varoluş anksiyetesi olarak anlamak da olasıdır.
Yani dukkha koşullu varoluş veya samsara dediğimiz, mental ve materyal oluşumlardan meydana gelen bu düzene içkindir, verilidir. Peki bunun nedeni nedir? Burada ikinci yüce gerçeğe, dukkha'nın kaynağına geliriz.
Koşullu varoluşu ve dolayısıyla dukkhayı sürdüren ise fenomenin doğasına ilişkin bilgisizlik olarak çevrilebilecek avidya'dır. Avidya, (yani koşullu varoluşun anitya, anatta ve dukkha olduğunu bilmemek) koşullu varoluşu arzulamaya sebep olacaktır, bu da fenomenle/deneyimle özdeşleşmeye/bağlanmaya sebep olacaktır. Arzu ve bağlanma ile yapılan edimler ise karma üretecek ve varoluşun yenilenmesine sebep olacaktır. Bunu bir örnekle açımlamak gerekirse alkolün veya herhangi bir maddenin yarattığı varoluş durumunu, sarhoşluk durumunu düşünelim. Alkol içme edimi sarhoşluğu üretecek. Kişi bu şarhoşluk moduna bağlanacak ve bu deneyimi tekrar yaşama arzusunu üretecek, tekrar yaşamak istemesi yeniden alkol almasına, bu da sarhoşluk durumunun yenilenmesine sebep olacak. Yani arzudan ve bağlanmadan kaynaklı edim/karma varoluşun tekrar tekrar yenilenmesini, dolayısıyla samsaranın ve dukkhanın üretilmesine sebep olacak. Bu durumu Buddha şöyle özetler:
"And this, monks is the noble truth of the origination of dukkha: the craving that makes for further becoming — accompanied by passion & delight, relishing now here & now there — i.e., craving for sensual pleasure, craving for becoming, craving for non-becoming."
Özetle: tensel zevkleri arzulamak, varolmayı arzulamak ve yok olmayı arzulamak dukkhanın ortaya çıkmasının nedenleridir. Buddha'nın formülünü şöyle özetleyebiliriz: varolma arzusu ve koşullar bir araya geldiğinde koşullu varoluş ortaya çıkacaktır.
Peki koşullu varoluşun alternatifi nedir? İlk akla gelen yok oluş olacaktır fakat Buddha "ölünce yok mu olacağız?" sorusuna "ben yok oluş öğretmiyorum" diye cevap verir. Koşullu varoluşun alternatifi yokluk değil koşulsuz varoluştur, nirvanadır. Buradan tabii her ölenin nirvanaya ulaştığı gibi bir sonuç çıkarmayın. Nirvana ancak koşullu varoluşun koşullarının ortadan kalkmasıyla mümkündür, yani yukarıda Buddha'nın bahsettiği üç arzu ortadan kaldırılmalıdır, yoksa koşullu varoluş, samsara, ilelebet devam edecektir.